Kuşadası'nda, kıyıdan bakıldığı zaman doğal olarak kalmış alanlardan biri olarak karşımıza çıkan ve altında antik bir şehrin yattığı bilinen Yılancı Burnu'nda, toprağın aşınmasıyla birlikte Kuros heykeline ait parçalar gün yüzüne çıktı. Parçalar, duyarlı bir vatandaş tarafından görülerek ilgili kurumlara bildirildi.
Konu kapsamında açıklama yapan Kuşadası Ekosistemi Koruma ve Doğaseverler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, Kuros heykeline ait parçaların, Antik dönemden kalan arkeolojik bulguların, kıyısal alanında ve sualtında hiçbir kazı çalışması yapılmadan bile görülebilen Yılancı Burnu’nda, yarımadanın batısındaki sahilde akıntı toprağın ve dalgalar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıktığını belirterek, parçaların orijinal yerinde olmadığı, Bizans Dönemi’nde üzeri kazınarak devşirme malzeme olarak kullanıldığının anlaşıldığını belirtti. Sürücü ayrıca, parçaların Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararıyla, Aydın Arkeoloji Müzesi uzmanlarınca yerinden alınarak, Aydın Arkeoloji Müzesi’ne götürülerek koruma altına alındığını söyledi.
''KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZİN KORUNMASI TÜM KUŞADALILARIN SORUMLULUĞUDUR''
Ege’nin hemen tüm kıyı kentlerinde olduğu gibi, Kuşadası’nın da kuzeyden güneye uzanan kıyılarında, geçmiş yılların uygarlıklarından kalan kültürel zenginlikler görüldüğünü anlatarak, '' Turizmin baskısıyla birlikte geçmişten günümüze meydana gelen yapılaşmalarla nelerin kaybedildiği dahi bilinmemektedir. Günümüze kadar ulaşan doğal ve kültürel değerlerimizin gelecek kuşaklara devredilmesi tüm Kuşadalıların sorumluğundadır'' dedi.
''90'LI YILLARDA DA YILANCI BURNU'NDA KUROS PARÇALARI BULUNMUŞTU''
Geçmiş zamanda da aynı bölgede Kuros heykeline ait parçaların bulunduğunu aktaran Başkan Sürücü, ''EKODOSD üyesi arkeolog Levent Kutbay’ın aktardığına göre “ 90’lı yıllarda yine Yılancı Burnu mevkiinde bir Kuros parçası bulunmuş ve Efes Müzesine götürülmüş. Arkaik döneme özgü ayakta duran genç erkek heykellerine Antik Yunan da Kuros denilmektedir. Mısır sanatı etkisinde bacaklardan biri, genellikle solda bir adım ileride, kollar vücutla birleşmiş ve eller yumruk yapılmış olarak betimlenmiştir. İlk kez M.Ö. 615-590 arasında görülmüştür. Bu heykeller çoğunlukla genç yaşta ölmüş delikanlılar ya da Olimpiyat Oyunları'nda başarı kazanmış genç atletlerin mezar taşı veya anıtsal işareti olarak kullanılmıştır. Kuroslar yine aynı döneme ait Kore adı verilen giysili kadın tasvirleri ile büyük boyutlu mermer heykellerin ilk örnekleridir'' dedi.
'YILANCI BURNU'NUN TARİHİ ÇOK ESKİLERE DAYANIYOR''
''Yılancı Burnundaki antik yerleşimin Antik yazar ve coğrafyacı Strabon’un ( MÖ 64 - MS 24) bahsettiği Marathesion ya da Neapolis kentlerinden biri olma ihtimali kuvvetlidir. Ancak alanda yapılan yüzey araştırmalarında bulunan seramikler kap parçaları burasının çok daha erken tarihlerden beri iskan edildiğini kanıtlamıştır. En eski kap parçaları erken tunç çağına (MÖ 3000 - MÖ 2000) aittir. Yılancı Burnu yarımada kıstağından çok daha geniş bir alana yayılmıştır ve ne yazık büyük bir kısmı siteler altında kalmıştır.”