Zafer Partisi Genel Başkan Vekili Ali Şehirlioğlu, partisinin genel merkezinde, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, "Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir" açıklamasını değerlendirdi. Şehirlioğlu, DEM Parti İmralı Heyeti'nin Öcalan'ı üçüncü kez ziyaret etmesine ilişkin, "Dikkat ettiyseniz biz 'İmralı' demiyoruz. Eli kanlı bir bebek katili terörist ile yapılan görüşmeyi 'İmralı' diyerek kamufle etmiyoruz. Teröriste terörist diyoruz. 'Sayın' ya da 'Beyefendi' bizim lügatımızda yoktur" dedi.
Öte yandan Zafer Partisi, Abdullah Öcalan'ın çağrısına tepki olarak Genel Merkezi'ndeki parti bayrağını yarıya indirdi.
"Teslimiyet koşullarını dikte ettirmeye çalışıyorlar"
Şehirlioğlu, İmralı sürecinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısıyla başladığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"22 Ekim 2024 tarihinde Bahçeli'nin terörist elebaşını Meclise daveti ile Türkiye yeni ve karanlık bir dehlize sokulmaya çalışılmıştır. Çağdaş, demokratik ve hukukun egemen olduğu ülkelerde bir benzeri olmayan bu çağrı, sadece bir siyasi cinnet değildi. Bu çağrıyı sadece ikinci açılım sürecinin başlangıcı gibi saymak da hafif kalır. Bu çağrı ve takip eden süreçteki gelişmeler, ilk olarak 55 bin vatandaşımızın katili bir teröriste siyasi özgürlük verilmesine yöneliktir. Bu çarpık gayret, aziz şehitlerimizin ruhunu incitmiş, kahraman gazilerimiz, şehit yakınları ve tüm milletimiz nezdinde, ağır ve haksız bir saldırı olmuştur. Bu arada, terörist elebaşına siyasi özgürlük gayesi ile başlayan bu sürece 'Terörsüz Türkiye' diyerek ikinci bir kamuflaj daha giydirilmiştir. Oysa, üstteki cila ve boya düşmeye başlayınca, 'Kürtlere anayasal eşitlik' söylemleri ile milli üniter devletin açıkça hedef alındığı ortaya çıkmıştır.
Büyük Atatürk cumhuriyetimizi kurarken, etnik veya mezhepsel bir bağ aramamıştır. 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir' tanımında gerçeğini bulan 'bütüncül devlet yapısı' yürürlükteki anayasamız 66’ncı maddesinde aynı şekilde anlam bularak, cumhuriyetimizin temel direklerinden birini oluşturmuştur. Şimdi devletimize sanki bir savaşa girmiş ve bu savaşı kaybetmiş gibi ağır mütareke koşullarının dayatıldığını izliyoruz. Bu vatan için kanını döken, canını veren aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimizden ve dahi Türk milletinden utanmadan, bizlere teslimiyet koşullarını dikte ettirmeye çalışıyorlar. 'Terörsüz Türkiye' diyerek 'milli-üniter-laik yapımız' ve 'ulus-devletimiz' açıkça hedef alınıyor.
Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ı hukuksuzca tutuklayınca, bizi susturacaklarını sanmış olmalılar. Özdağ’ı alırsak, gözdağı veririz diye düşünmüş olabilirler. Oysa Özdağ Silivri’de, biz vatanın her köşesini, sokaklarını Meclis ederek ve artan bir azim, inanç ve irade ile mücadeleye devam ediyoruz ve her koşulda devam edeceğiz
"Bu yıkıcı süreci baltalayacağız"
Bu yapının Türkiye ve bölge ülkeleri için artan bir tehdit olduğunu görmek için, güvenlik uzmanı olmaya da gerek yok. Geçmişte PKK’nın adı bir ara KADEK oldu. Sonra KONGRE-GEL oldu. Daha sonra YPG ve en son SDF oldu. Emperyalist güdümündeki PKK terör örgütü, bukalemun gibidir. Güne ve koşullara göre, renk, yapı ve şekil değiştirir ama Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlığı ve emperyalist aparatı olduğu gerçeği değişmez. Bu bakımdan aslında Öcalan denen terörist 'Ben PKK’yı dağıttım' diyerek PKK’yı dağıtamaz. Bu sözlere artık çocuklar bile inanmaz. Zira terör örgütünün ipleri Öcalan teröristinin elinde değildir.
Sonuç olarak terör örgütü silah bırakacaksa, cumhuriyet savcılarımıza teslim olurlar, suç kaydı için silahları incelemeye alınır ve haklarında gerekli soruşturma/kovuşturma tesis edilir. Türk devletinin hukuk içindeki çalışma yöntemi budur. Başka türlüsü, bakın açıkça ifade ediyoruz, milletimiz yeni bir Habur rezaleti yaşamak istemiyor. Biz Zafer Partisi olarak, genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ Silivri cezaevinde, bizler burada ve vatan her köşesinde 'Cumhuriyetimizi savunmaya' devam edeceğiz ve bu yıkıcı süreci baltalayacağız. Ne mutlu Türküm diyene."