USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AHLAKSIZIN SINIRI OLMAZ

AHLAKSIZIN SINIRI OLMAZ
16-10-2024

Etik olmayan bir ortamda, etik insanlar hep bir adım geriye düşer. Çünkü dürüst insanın ahlaki sınırları vardır fakat ahlaksızın hiçbir sınırı yoktur.

Çok üzülerek söylüyorum ki, ahlaklı insanları özler olduk.

Ölümün olduğu bu dünyada, hiç ölmeyecek gibi yaşamaya çalışan, geride bırakacağı en büyük servetin ‘dürüst’ bir yaşam olacağını unutan insanlarla çevrildi etrafımız.

*

Geçtiğimiz gün 100 milyon liralık servete sahip iki emniyet müdüründen bahsettim.

Sır değil, emniyetin koridorlarında konuşulan, aslında herkesin bildiği bir şeyi yazdım.

Yüzlerce telefon, mesaj ve başka ihbarlar geldi ama konunun üstüne gitmesi gerekenler kafalarını kuma gömmeyi tercih etti.

Ne yazık değil mi?

Sizler borç para anlamına gelen kredi kartlarınızdan kesilecek verginin derdine düşmüşken, memur maaşıyla 100 milyonluk servete kavuşanlara hiçbir şey olmadığını görmek tüm ahlaki değerlerinizi sorgulamanıza neden olmuyor mu?

*

Yaklaşık bir haftadır TÜRSAB BTK Başkanı aynı zamanda Kuşadası Belediye Meclis Üyesi, hatta Turizm ve Tanıtım Komisyonu’nda görev alan Eda Yurtcan’ı yazıyoruz.

Siyasete girmeden önce katılım sağladığı festival ile siyasete girdikten sonra katılım sağlamadığı ve eleştirdiği Sokak Festivali’ni konuşuyoruz.

Sizler verdiğiniz oylarla, sizi temsil etsin diye ünvan sahibi yaptığınız Eda Yurtcan’ın meclis toplantılarına katılmamasından rahatsız değil misiniz?

“Oteller boş, otoparklar boş” diye propaganda yapmaya çalışan Eda Yurtcan’ı rakamlar yalanladı.

Turizm sezonunun en düşük aylardan biri olan Ekim ayında yapılan festival de otellerin doluluk oranı yüzde 87 seviyelerinde.

Sanki bugüne kadar otelleri kendisi doldurmuş gibi algı yapmaya, kamuoyuna yanlış bilgi vermeye, elini taşın altına sokmaya gerek duymadan “Benim gemim yürüsün yeter” anlayışı ile Ömer Günel ve ekibinin yaptığı güzel şeyleri eleştirmesinden rahatsız değil misiniz?

*

Bakalım Efeler Belediyesi’ne.

Dürüstlüğünden gram şüphe duymadığımız Başkan Anıl Yetişkin’i çalıştırmamak, tartışmaların içine çekmek, siyasi ömür biçmek gibi algı operasyonlarından bıkmadınız mı?

*

Beş yıl derebeyi gibi saltanat süren Fatih Atay’ın, beş yıl derebeyinin kardeşi sıfatıyla her türlü yanlışın içinde olan kardeşi Eralp Atay’ın aylardır rapor alıp, işe gelmeden Efeler Belediyesi’nden maaşını almaya devam etmesi seni rahatsız etmiyor mu?

Sahte raporlar sorgulanmamalı mı?

“Amaan o da kendi ahlaksızlığı” diyerek geçiştirmeli miyiz?

*

Türkçe yazım kurallarını bile bilmeyen ama 50 yıllık gazeteci olduğunu iddia eden, sadece bir harf hatası yüzünden Efeler Belediyesi’nde görevli arkadaşlara imla dersi vermeye çalıştığı köşe yazısında 13 tane yazım hatası yapan birinin kamuoyunu yönlendirmeye çalışması sizi rahatsız etmiyor mu?

*

Aklını; Anıl Yetişkin, Barış Altıntaş, Muttalip Özsemerci, Metin Başer, Hulusi Ünal, Levent Baba ile bozmuş, tek derdi muhatap alınmak ve bu uğurda sendikacı Sibel Özhan’ın kumpaslarına alet olmaktan utanmayan birinin sizi yönlendirmeye çalışması rahatsız etmiyor mu?

*

Anıl Yetişkin seçildiği günden beri bir kısım medyanın hedefinde.

Anıl Yetişkin’i ve ekibini hedef tahtası haline getiren bir kısım medyanın başka kaynaklardan beslenmesi sizi rahatsız etmiyor mu?

*

Fatih Atay döneminde kuyruğunu sıkıştırıp, yapılan onca olumsuz faaliyete ses çıkarmayan Disk Genel-İş Sendikası Şube Başkanı Sibel Özhan’ın kurmaya çalıştığı kumpas rahatsız etmiyor mu?

*

Bakın basitçe soralım.

Efeler Belediyesi’ne ait sera 4 yıldır aktif çalışıyor.

Anıl Yetişkin göreve gelene kadar işçilerin tuvalet talebi olmuş mu?

Nihayetinde tarlada çalışan işçiler tuvalet ihtiyaçlarını nasıl giderdi?

Bu konudaki talepleri Fatih Atay döneminde karşılık bulmuş mu?

Bulmadığını biliyoruz da peki sendika şube başkanı bu konuda hiç açıklama yapmış mı?

Anıl Yetişkin göreve gelir gelmez bu talebi değerlendirdi ve geçici olarak Büyükşehir Belediyesinden tedarik edilen seyyar tuvalet ile sorun giderildi.

*

Tarlada çalışan personelin gölgelik bir alanda dinlenebileceği yer var mıydı?

Utanmadan linç etmeye çalıştığınız Levent Baba ve Hulusi Ünal tarlalarda çalışan personele çadır, masa, sandalye gibi destekler sağladı.

*

İşçiler nerede çalışırsa çalışsın, tarla, sera, fabrika fark etmez öğle yemekleri şuan ayaklarına gidiyor.

*

Daha önce işçiler içecekleri suyu bile kendileri tedarik ediyorken sesi çıkmayan Sibel Özhan’ın yeni yönetim sayesinde işçilerin su, çay, kahve gibi ihtiyaçlarının şirket tarafından karşılandığından haberi yok mu?

*

Bak bak kumpasa bak.

Dört ay önce serada rahatsızlanan ve bu nedenle baygınlık geçiren mühendisin fotoğrafı çekiliyor.

Önceki gün de “Tarlada işçiler çalışırken mühendis uyuyor” şeklinde yazdırılıyor.

Neden peki?

Çünkü lahana ekimi sırasında mühendis lahanaların yanlış dikildiğini görerek müdahale ediyor.

O ana kadar dikilen lahana fidanları sökülüyor ve doğru şekilde dikiliyor.

Sen misin bunu yapan?

Hemen imla kurallarını bile bilmeyen 50 yıllık gazeteciye haber uçuruluyor ve “Mühendis mobbing yapıyor” algısı oluşturulmaya çalışılıyor.

*

Tarlada çalışan işçilerden biri hasta olmasına rağmen işe geliyor ancak gün içinde baygınlık geçiriyor.

Bayılan işçiye ilk müdahale yapıldıktan sonra Zeybek A.Ş. Müdürü Levent Baba ve Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Ünal hastaneye kaldırılmasını sağlıyor, hastanede yalnız bırakmıyor, sahip çıkıyorlar.

Fatih Atay döneminin dut yemiş bülbül sendikacısı Sibel Özhan ağzına geleni söylüyor.

Ne hikmetse onun birebir de sarf ettiği sözler ertesi gün Türkçe bilmeyen köşe yazarı tarafından aynen yayınlanıyor.

*

İşçiler, Sendika Şube Başkanı Sibel Özhan’ın ortamı gerdiğinin farkında ve rahatsızlar.

Çünkü eski yönetim ile yeni yönetim arasındaki farkı en iyi onlar görüyor.

Bakın mesela çalışma saatleri konusunda yeni yönetim tüm işçi kadınlara soruyor.

30 işçi hafta sonu çalışmak istemediğini, hafta içi saat 19.00’a kadar çalışmak istediklerini söyleyip, bununla ilgili form dolduruyor.

9 işçi çekimser kalıyor, herhangi bir tavır takınmıyor ve çoğunluğun kararına uyuluyor.

Sendika Şube Başkanı Sibel Özhan bu durumu da provoke etmekten çekinmiyor.

Çalışan işçileri belediye ve şirket yönetimine karşı isyana teşvik etmeye çalışıyor ama işçiler onun bu tavrından rahatsızlık duyuyor.

Yapılmaya çalışılan güzel işleri sabote ve provoke etmek hak aramak değildir.

Sendikacılık kumpas kurmak hiç değildir.

*

Her algı ve kumpas olayının altından çıkan sendikacı Sibel Özhan son olarak Barış Altıntaş ile kavga etti, Barış Altıntaş üzerine yürüdü iddiası ile gündeme geliyor.

Barış Altıntaş’a sordum.

“Kendisini üç aydır görmedim. Kendisi göreve başladığım günden buyana benim odama hiç gelmedi. Anıl Başkan’ın makamında ve birkaç kez de koridorda görmüşlüğüm var” dedi.

Zaten haberde, “Maaş konusunu konuşmak için Barış Altıntaş’ın odasına giden” diye bir ifade var.

O ifade bile haberin yalan olduğunu anlamaya yeter.

Çünkü maaş konusu Barış Altıntaş’ın görevinde ve sorumluluğunda olan bir konu değil.

*

Belediyenin her yerinde kameralar var, bu haberlerin yalan olduğunu ispatlamak zor değil.

Mesela, öğle yemeğine çıkan çalışanlar belediye girişinde bulunan cihaza kartlarını okutarak çıkıyor. Doğal olarak bir yoğunluk oluşuyor.

Yoğunluğu gören bir gazeteci fotoğraf çekiyor ve “Maaşlar eksik yattığı için işçiler eylem yaptı” diye haber yapıyor.

Bu niyet iyi bir niyet değil.

Buna alet olanlar da iyi niyetli değil.

 

 

GÜNÜN SÖZÜ

“..rüzgar esmeyince sapla saman ayrılmaz..”

 

GÜNÜN TESPİTİ

“..bazı tartışmalar olmalı, bazı sözler söylenmeli ve bazı insanlar kaybedilmeli.. çünkü, gereken tepkiyi vermediğinde değersizleşir ve öz saygını kaybedersin..”

 

BEN                                                                          

“..ben kimseyi ‘küçük’ görmedim, kimse de kendini benden ‘büyük’ görmesin..”

 

KADINLAR&ERKEKLER

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?