
Arz-ı Mevud, vaad edilen toprak anlamında bir kelime. Yahudi dini ve kültürel tarihinde derin bir öneme sahiptir. Bu kavram, Yahudi kutsal kitabı Tanah (Tevrat, Zebur ve diğer yazılar) içerisinde, Tanrı'nın Hz. İbrahim'e ve soyuna vaat ettiği topraklar olarak geçer. Bu vaat, Yahudiliğin temel dini anlatılarından biri olup hem dini hem de tarihsel bir anlam taşır.
Bu kavram Tanah'ta özellikle Yaratılış ve Yeşu kitaplarında belirtilir. Yaratılış 15:18'de Tanrı'nın İbrahim ile yaptığı antlaşmada, Nil Nehri'nden Fırat Nehri'ne kadar olan bölgeyi onun soyuna vaat ettiği ifade edilir. Bu sınırlar geniş bir alanı kapsar ve bugünkü İsrail, Filistin, Ürdün, Lübnan'ın bir kısmı ile Suriye ve Mısır'ın bazı bölgelerini içerebilir. Ancak bu sınırlar tarihsel ve teolojik yorumlara bağlı olarak farklı şekillerde yorumlanır. Mesela Hz. İbrahim, Hz.Yakup ve Hz. Musa'nın yaşadığı topraklar olması dolayısıyla Arz-ı Mevdut yani Hz. İbrahim'den dolayı vaat edilmiş topraklar içersinde kalan en önemli merkezlerden biri de Urfa'dır.
Büyük Ortadoğu Projesi yani BOP, 2000'li yılların başında özellikle ABD'nin öncülüğünde gündeme gelen ve Orta Doğu, Kuzey Afrika ile Orta Asya'yı kapsayan geniş bir bölgedeki siyasi, ekonomik ve toplumsal dönüşümleri hedefleyen bir stratejik plan olarak anılır. Bu proje, bölgedeki ülkelerde demokratikleşmeyi, ekonomik kalkınmayı ve istikrarı sağlamayı amaçladığı iddiasıyla tanıtılmıştır. Ancak zamanla farklı bakış açılarıyla tartışmalı bir hale gelmiştir. Bu projenin çok tanıdık eş başkanları olduğunu da hepimiz biliyoruz sanırım.
Vaad edilmiş topraklar ile Büyük Ortadoğu Projesi'nin kapsadığı topraklar arasındaki benzerliğin tesadüf olduğunu düşünecek kadar iyi niyetli insanlar yazının geri kalanını okumasa da olur.
Filistin düştü, Ürdün düştü, Lübnan düştü, şimdi ise Suriye'deki ayak tamamlanmak üzere. Suriye'de olanları zafer coşkusuyla kutlayan iki ülke var. Biri İsrail biri de Türkiye. Her millet olayları kendi çıkarları üzerinden değerlendirirken, biz her zaman olduğu gibi ülke menfaatleri değil parti menfaatleri üzerinden tepki veriyoruz yaşananlara. Bu yaşanan olayların ne kadar ciddi ve önemli olduğunu anlamayanlar yazının başını tekrar kelime kelime süzerek okursa çok isabetli olur. Çünkü olan bitenleri sadece Suriye üzerinden okumak sığ düşüncenin ürünüdür. Özellikle sosyal medyaya bakınca bu sığ düşüncenin sesinin çok gür çıktığını görüyoruz. Sanki Suriye'yi Türkiye topraklarına katmışız gibi algılayan bu arkadaşlar, düşen ülkelerin adını tekrar okuyup sıranın nereye geldiğini bir daha düşünsün lütfen.
Eğer bu derinlikte düşünecek kadar zeka seviyesine sahip değilseniz de olayı şu açıdan düşünün. Kahrolsun sloganları ile lanet okuduğumuz ve bu öfkeyi sonuna kadar hak eden İsrail'in Suriye'nin Türklerin olmasına sevinmesi mümkün mü? Eğer Suriye'de bazı bölgeler bizim olduysa İsrail buna neden sevinir? Eğer İsrail seviniyorsa buralar bizim midir yada ne kadar bizim olabilir? Bu sorular makul cevap bulmadan zafer çığlığı atmak, düşen ülkelerin başına gelenler bizim başımıza geldiğinde atacağımız feryatların provası olabilir.